KARABAĞ ZAFERİ
Vatan Savaşı veya “Demir Yumruk” Operasyonu
27 Eylül 2020 tarihinde sabah saatlerinde Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin geniş çaplı bir sabotajla sınır boyundaki Azerbaycan Ordusu mevzilerini ve yerleşim birimlerini büyük kalibreli silahlardan, havanlardan ve farklı kalibrelerdeki toplardan yoğun bir ateşe maruz bırakmasının akabinde, Ermenistan Ordusu’nun savaş etkinliğini önlemek ve sivil halkın güvenliğini sağlamak amacıyla Azerbaycan Ordusu’nun komuta kademesi, birliklerin tüm cephe hattı boyunca hızlı bir karşı hamle operasyonuna başlaması kararını almıştır. Çatışmaların sürmesiyle beraber Ermenistan’da olağanüstü hal ve genel seferberlik, Azerbaycan’da ise olağanüstü hal ve sokağa çıkma kısıtlaması, 28 Eylül tarihinde kısmi seferberlik ilan edilmiştir. Çatışmalar kısa sürede alevlenerek İkinci Karabağ Savaşı’na dönüşmüştür.
Pek çok dünya ülkesi ve Birleşmiş Milletler askeri operasyonları durdurma, iki tarafa da gerilimi azaltma ve müzakereleri ivedilikle sürdürme çağrısında bulunmuştur. Afganistan, Ukrayna, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Azerbaycan’ı desteklediklerini ifade etmişlerdir. 29 Eylül tarihinde BM Güvenlik Konseyi Dağlık Karabağ’daki duruma ilişkin olarak acil toplanmıştır. Rusya’nın arabuluculuğunda Uluslararası Kızılhaç Örgütü tarafından desteklenen ve hem Ermenistan, hem de Azerbaycan tarafından kabul edilen insani ateşkes resmen 10 Ekim’den itibaren geçerli olmakla beraber, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin sivil vatandaşları hedef alan terör eylemleri sonucunda ateşkes tekrar bozulmuş, yaralı ve esir değişimine ara verilmiştir.
Savaşın Arka Planı
Birinci Karabağ Savaşı sonucunda topraklarının %20’sini kaybeden Azerbaycan Cumhuriyeti esasında 1994 yılında imzalanan Bişkek Protokolü sonrasında Ermenistan Cumhuriyeti’yle BM Güvenlik Konseyi’nin işgal kuvvetlerinin Azerbaycan topraklarını kayıtsız şartsız boşaltmasına dair kararlarının yerine getirilmesi amacıyla çeşitli uluslararası kurumlar çerçevesinde uzun süren diplomatik müzakereler yürüttü. Barış müzakereleri süreci 2018 yılında Ermenistan’da gerçekleşen renkli devrim sonrasında iktidara gelen Nikol Paşinyan’ın “Karabağ Ermenistan’dır ve nokta” şeklindeki popülist açıklamaları ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarına art arda illegal seyahatleri gibi provokatif hareketlerleriyle ciddi ölçüde sarsıldı.
Provokatif eylemlerin devamı niteliğinde 2019 yılının Mart ayında Ermenistan Savunma Bakanı David Tonoyan ABD’ye resmi ziyareti sırasında “yeni topraklar kazanmak için yeni savaş” çağrısında bulundu. Tonoyan’ın bu açıklamasına temas çizgisinde birtakım askeri provokasyonlar da eşlik etti. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’ne ait birlikler 2020 yılının Temmuz ayında Azerbaycan-Ermenistan devlet sınırının Tovuz istikametinde elverişli mevzileri ele geçirmek amacıyla top atışları desteğinde saldırıya kalkışsa da, başarılı olamadı. 23 Temmuz’da ise Ermenistan Silahlı Kuvvetleri Rusya’yla ortaklaşa hava savunma sistemleri tatbikatına başladığını ilan etti. Bunun akabinde Azerbaycan’da Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Silahlı Kuvvetleri’nin ortak katılımıyla Eylül ayı başına kadar süren bir dizi askeri tatbikat yapıldı. Ağustos ayında temas çizgisinin Goranboy istikametinde Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’ne ait keşif ve sabotaj grubu bir provokasyona kalkışmış fakat alınan önlemler sonucunda kayıplar vererek geri çekilmiş ve grubun komutanı Üsteğmen Gurgin Alberyan esir alınmıştır.
Doğrudan askeri provokasyonlar yanında Ermenistan’ın uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ederek işgal altındaki Azerbaycan topraklarına çok sayıda YPG ve PKK mensubu teröristi ve bu arada Beyrut limanında gerçekleşen patlamanın ardından binlerce Lübnanlı Ermeni’yi yerleştirmesi çatışmaları daha da alevlendirdi. 2020 yılının Ağustos ayının sonlarında Ermenistan Başbakanı’nın eşi Anna Hakobyan’ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarında illegal biçimde gerçekleştirilen askeri tatbikata katılımını kamuoyuna servis etmesi gerilimi zirveye ulaştırdı. Ermenistan tarafının böylesi verimsiz ve kışkırtıcı açıklamaları ve hareketleri müzakere sürecinden kesin bir şekilde kopma olarak değerlendirilmiştir.
25 Eylül 2020 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in BM 75. Genel Kurul oturumunda çevirimçi konuşmasında Ermenistan’ın provokasyonları sonucunda Azerbaycan askerlerinin ve 76 yaşlı sivil vatandaşın öldüğü, aynı zamanda sivil altyapıya ciddi boyutta zarar verildiği vurgulanmıştır. Diğer yandan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, 17 Temmuz’dan itibaren Eylül ayına kadar askeri kargo uçaklarıyla Ermenistan’a bin tonun üzerinde askeri malzeme nakledildiğini de ifade etmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika Şubesi Başkanı Hikmet Hacıyev 27 Eylül’de Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin ateşkesi şiddetli bir şekilde ihlal ettiğine ilişkin bir beyanat yayımlamıştır. Aynı gün, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Ermeni provokasyonlarını önlemek amacıyla karşı hamle operasyonuna başlamış ve Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde olağanüstü hal ilan edilmiştir.
Çatışmaların Gidişatı
Çatışmalarda Azerbaycan az kayıpla büyük ilerleme kaydetti. Başlangıçta bazı köyleri ve stratejik köprüleri işgalden kurtardıktan sonra, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri 22 Ekim’de Karabağ’ın İran’a komşu güney sınırını bütünüyle kurtardu ve 23 Ekim’de Laçin Koridoru’na doğru ilerlemeye başladı. Laçin Koridoru Karabağ’daki sözde oluşumla Ermenistan’ı birbirine bağlayan en büyük (diğerlerine kıyasla) otoyoldu. Otoyolun kontrol altına alınması Ermenistan’dan yakıt, savaş cephaneliği ve askeri istihkâm malzemeleri nakledilmesinin önüne geçerdi. Azerbaycan gün içinde askeri konvoylara engel olmak amacıyla geleneksel olarak top atışları, havanlar ve hatta doğrudan ateşlenen ya da güdümlü füzelerle Ermenistan ordusunu vuruyordu. Savaş sürecinde 4 Ekim’de Cebrail, 17 Ekim’de Fuzuli, 20 Ekim’de Zengilan, 25 Ekim’de Gubadlı ve 8 Kasım’da Şuşa kenti işgalden kurtarılmıştır.
Modern Harp Tarihinde Eşi Görülmedik Bir Operasyon Olarak Şuşa Operasyonu
Vatan Savaşı’nın ayrıntıları henüz büsbütün açıklığa kavuşturulmuş değil. Fakat Şuşa’nın işgalden kurtarılması operasyonunun tarihteki yerini ilelebet alacağını şimdiden eminlikle söylemek mümkün. Karabağ’ın tacı, çarpan kalbi olan Şuşa doğal istihkâm konumunda bulunduğundan, buraya tanklarla ya da başka ağır askeri araçlarla girmek mümkün değildi. Şuşa’yı almanın iki yolu bulunuyordu. Bunlardan birincisi kentteki düşman kuvvetlerin havadan indirilecek darbelerle, top atışlarıyla mahvedilmesiydi. Azerbaycan Ordusu’nun komutanları bu yolu tercih etmediler. Çünkü kentin bombardıman edilmesi büyük tahribata yol açardı. Bu yüzden alternatif bir yol olarak yakın dövüş taktiği seçildi. Yiğit er ve subaylarımız hafif silahlarla koyu ormanlardan, derin derelerden geçerek, kayalıkları ve dağları aşarak düşmanı yüz yüze çatışmada mahvetti. Şuşa için çatışmalar sürerken Hankendi’nde bulunan yabancı gazetecilerden biri Ermenilerin içinde bulunduğu acıklı durumu şu sözlerle anlatıyordu: “Şuşa’yı savunanlar perişan bir halde dağıldılar. Askeri ambulanslar onlarca yaralıyı kanlar içinde Hankendi hastanesine taşıyor. Geri kalan savaşçılar yorgun bir halde, yol boyunca askeri üniformalarını üzerlerinden çıkarıp atarak dağdan iniyorlar. Ambulanslar durmadan gidip geliyor. Otomobillerde yaralı askerler birbirinin üzerine istiflenmiş. Aldıkları yaralar yakın dövüşlerin yapıldığının bir kanıtı.” Le Monde’un aynı günlerde yayımladığı başka bir röportajda da Ermenistan ordusunun mağlup askerlerinin yaralı bir halde Şuşa’yı terk ederek Hankendi’ne kaçtıkları anlatılıyordu. Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev 8 Kasım’da Şuşa’nın kurtarıldığı müjdesini halkımıza verdi. Şuşa zaferi aslında savaşın kaderini belirledi. Ertesi gün 70’in üzerinde köyün daha işgalden kurtarıldığı haberi alındı ve bir gün sonra da Paşinyan Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın şartlarını kabul ederek kapitülasyon imzalamak zorunda kaldı.
10 Kasım’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Ermenistan Başbakanı ve Rusya Devlet Başkanı çatışma bölgesinde tüm askerî operasyonların tamamen durdurulmasına ilişkin beyanat imzaladılar. Bu beyanat doğrultusunda 20 Kasım’da Ağdam, 25 Kasım’da Kelbecer, 1 Aralık’ta Laçin vilayetleri bir tek şehit verilmeden kurtarıldı. Beyanatta ayrıca Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’yle Azerbaycan’ın batı vilayetleri arasında yeni ulaşım hatlarının yapılacağı ilan edilmiştir. Sonuç itibariyle Azerbaycan’ın askeri zaferi Ermenistan’ı kapitülasyona mecbur bıraktı. 11 Aralık’ta Dağlık Karabağ’da askeri operasyonların sona ermesinden ve Rusya Federasyonu’nun barış operasyonunun başladığı andan itibaren ilk kez ateşkes ihlali gerçekleşti. Hadrut’ta ateşkesin bir kez ihlal edildiği kayıtlara geçti. Bu ihlal sonucunda Azerbaycan ordusunun bir askeri yaralandı.
Azerbaycan’ın Askeri Üstünlüğü
Azerbaycan ordusu 44 günlük savaşta Harop insansız kamikazelerden ve bu arada Azerbaycan’da İsrail’le ortak üretilen “Zerbe” dronlarından ve diğer İHA’lardan, o sırada Bayraktar TB2 insansız hava araçlarından geniş ölçüde faydalanmıştır. Bir tek Bayraktar TB2 İHA’larıyla Azerbaycan Ermenistan’ın 1 milyar dolarlık askeri araç ve gerecini mahvetmiştir. İHA’lar hem düşmanın askeri araçlarına ve insan gücüne isabetli darbeler indirilmesi, hem de topçu ateşlerinin isabet oranının arttırılması ve keşif amacıyla kullanılmıştır. Rus askeri uzmanı Pavel Felgenhauer, askeri açıdan aşağı yukarı bir eşitlik durumu bulunmasına rağmen Azerbaycan Ordusu’nun teknolojik açıdan üstün durumda bulunduğunu vurgulamıştır.
Azerbaycan’ın Siyasi İktidarının Güçlü İradesi
27 Eylül tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev başkanlığında Güvenlik Konseyi toplantısı gerçekleştirilmiştir. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Aliyev şu ifadeleri dile getirmiştir: “Bildiğiniz gibi, bugün sabah erkenden Ermenistan Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan’a karşı yeni bir askeri provokasyon başlatmıştır. Bu provokasyon sonucunda hem sivil halk, hem de askerlerimiz arasında kayıplarımız bulunuyor. Ben Ermenistan’ı uyarmıştım. Tovuz olayları sonrasında, bu çirkin işlerinden vazgeçmezlerse, pişman olacakları konusunda birkaç defa uyarmıştım. Operasyonlar başarıyla sürdürülmektedir. Diğer yandan gönüllü olarak orduya katılanların sayısı on binlerce kişidir. Bu durum, halkımızın devletine sadakatinin bir göstergesidir.”
Almanya Başbakanı Angela Merkel’le İlham Aliyev arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, Devlet Başkanı, Ermenistan Başbakanı’nın “Karabağ Ermenistan’dır ve nokta” şeklindeki açıklamasının müzakere sürecini anlamsızlaştırdığını ve Ermenistan yönetiminin sözde “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”yle müzakereleri yürütme talebini müzakere formatının değiştirilmesi çabası olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı, Azerbaycan Ordusu’nun kendi topraklarında savaştığını ve Ermenistan Ordusu’nun Azerbaycan topraklarında bulunmaması gerektiğini de ifade etmiştir.
29 Eylül’de Rossiya-1 televizyon kanalında yayınlanan “60 Dakika” adlı programda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, program sunucularının sorularını cevaplandırmıştır. Cumhurbaşkanı, Türkiye’yle ilgili polemik konusunda şunları söylemiştir: “Türkiye’nin bölgede istikrar sağlayıcı bir role sahip bulunduğu görüşündeyim. Türkiye bize kardeş ülke ve bizim müttefikimizdir. Türkiye bizi manevi olarak desteklemektedir ve Türkiye yönetimine, Türkiye Cumhurbaşkanı’na ve Türk halkına bizimle dayanışma içinde bulundukları ve bizi destekledikleri için teşekkür ediyoruz. Türkiye’nin çatışmalarda taraf olduğuna dair Ermeni tarafının yaydığı tüm söylentiler provokatif amaç taşımaktadır. Azerbaycan Ordusu halkının ve topraklarının savunmasını temin edebilecek yeterli hazırlığa sahip bulunuyor.” Sunucunun Suriye Ulusal Ordusu’nun Karabağ’da savaştığına dair sorusunu ise Cumhurbaşkanı Aliyev “Bu yeni bir uydurma haberdir. Bu konuda hiçbir belge, hiçbir kanıt bulunmuyor ve bunu Ermeni propagandası ortaya atmıştır.” şeklinde yanıtlamış ve röportaj bu şekilde sonlanmıştır.
30 Eylül tarihinde İlham Aliyev ve Mihriban Aliyeva 27 Eylül’de başlayan Ermenistan provokasyonu sonucunda yaralanan ve Savunma Bakanlığı’nın Merkezi Askeri Klinik Hastanesi’nde tedavi gören askerleri ziyaret etmişlerdir. Cumhurbaşkanı Aliyev bu ziyaret sırasında şu sözleri sarfetmiştir: “Ermenistan’ın Başbakanı bize karşı birtakım şartlar öne sürmektedir. Bizim tek bir şartımız bulunuyor, topraklarımızdan kayıtsız şartsız, bütünüyle ve derhal defolup gitmeleri gerekiyor. Azerbaycan halkının bu işgali hiçbir zaman kabullenmeyeceğini daha önce de söylemiştim.”
4 Ekim tarihinde Ulusa Sesleniş konuşması sırasında Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Karabağ’daki illegal iskanlar konusunu dile getirmiştir: “Sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Parlamentosu’nun Şuşa’ya taşınması ne anlama geliyor? Bu, yine Azerbaycan halkına hakaret etme girişimidir. Cebrail’e Ermenistan’dan yeni yol yapılması ne anlama geliyor? Burada illegal iskan yapılacağı anlamına geliyor. Artık Lübnan’dan, diğer yerlerden Ermenileri getiriyor, bizim tarihî kentimize göçürüyor, Şuşa’ya yerleştiriyor, bunu televizyonlarda yayınlıyor, uluslararası anlaşmaları ihlal ediyor, Cenevre Sözleşmesi’ni çiğniyorlar. Bunlara bir itiraz eden çıktı mı? Dış diplomasi kurumlarımızın hepsine söyledim. Sorunu gündeme getirin, BM’de, AGİT’te, AB’de, diğer örgütlerde, bunun yasal olmadığını ifade edin. İllegal yerleşim bir suçtur. Buna bir tepki geldi mi? Minsk Grubu bir açıklama yaptı mı? Yapmadı! Bu konu bizi ilgilendirmiyor, dedi. İlgilendirmiyorduysa, şimdi de ilgilendirmesin. Niçin şimdi etekleriniz tutuştu? Dağlık Karabağ bizim, bizim toprağımız, bizim oraya dönmemiz gerekiyor, dönüyoruz ve döneceğiz.”
Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev 8 Kasım’da Şuşa kentinin işgalden kurtarılması dolayısıyla Şehitler Hıyabanı’nda Azerbaycan halkına seslenirken de şunları söylemiştir: “Biz bu tarihi zaferi savaş meydanında kazandık. 8 Kasım 2020 günü Azerbaycan tarihinde ilelebet kalacaktır. Bu tarih daima yaşayacaktır. Bu, bizim şanlı galebe tarihimiz, zafer tarihimiz. Bu zaferi müzakere masası arkasında değil, savaş meydanında kazandık. Bu sorunun, yani Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ meselesinin, her türlü beyanata rağmen askeri bir çözüm yolunun da bulunduğunu daha önce defaatle ifade ettim ve bugün bunu savaş meydanında kanıtladık. 28 yıl aradan sonra Şuşa’da tekrar ezan sesi duyulacak. Bu birlik olmasa, milli dayanışma olmasa, topraklarımızı hiçbir zaman işgalden kurtaramazdık. Karabağ’ın ezeli bir Azerbaycan toprağı olduğunu tüm dünyaya kanıtladık. Azerbaycan halkının yüzyıllardan beri bu topraklar üzerinde yaşadığını tüm dünyaya kanıtladık. Ermenilerin bu topraklara 200 yıl önce yerleştirildiğini tüm dünyaya kanıtladık. Nasıl yerleştirildiğini, hangi amaçlarla yerleştirildiğini dünya kamuoyuna delilleri ve belgeleriyle sunduk, gösterdik. Dağlık Karabağ’ın ezeli Azerbaycan toprağını olduğunu gösterdik. Bugün hem de Ulusal Önderimiz Haydar Aliyev’in mezarını ziyaret ettim, ruhu karşısında eğildim. İçimden, baba vasiyetini yerine getirebildiğim için çok şanslı olduğumu kendime söyledim. Şuşa’yı kurtardık! Bu, büyük bir zafer! Şehitlerimizin, Ulusal Önderimizin ruhu bugün hoşnuttur. Gözün aydın olsun Azerbaycan! Gözünüz aydın olsun tüm dünya Azerbaycanlıları! Böylesine tarihî bir günde Azerbaycan halkına bu müjdeyi vermek benim hayatımdaki belki en mutlu günlerden bir tanesidir.”
Ermenistan Yönetiminin Çaresizliği
27 Eylül tarihinde Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Azerbaycan yönetimini geniş çaplı bir provokasyon yapmakla suçlamıştır. Paşinyan, “Azerbaycan yönetiminin son dönemlerdeki saldırgan açıklamalarının, Türkiye’yle beraber gerçekleştirilen geniş kapsamlı askeri tatbikatların ve AGİT’in izleme tekliflerinin reddilmesinin” savaşa önceden hazırlanıldığına işaret ettiğini söylemiştir. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı 28 Eylül tarihinde savaşa dair resmi bir açıklama yaymıştır.
Diğer yandan Ermenistan’ın Rusya Büyükelçisi Vardan Togyanyan Ermenistan’ın yeni silahlar almak için Rusya’ya başvuracağını ifade etmiştir. 30 Eylül tarihinde Başbakan Nikol Paşinyan Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını resmen tanımayı düşündüğünü ifade etmiştir. Aynı gün Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Türkiye Hava Kuvvetleri’nin Dağlık Karabağ üzerinde sınır boyu provokatif karakterli uçuşlar gerçekleştirdiğini belirtmiştir.
1 Ekim tarihinde Arayik Harutunyan Ermenilerin uzun sürecek bir savaşa hazır olmaları gerektiğini söylemiştir. 3 Ekim’de Ermenistan Dışişleri Bakanlığı dünya kamuoyuna “bölgede barış ve istikrarın tekrar sağlanması” için sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tanınması çağrısı yağmıştır.
1 Ekim tarihinde İsrail’in Azerbaycan’a silah sattığını iddia eden Ermenistan, İsrail’deki Ermenistan Büyükelçisi’ni Erivan’a çağırmıştır. 8 Ekim’de Ermenistan Ulusal Güvenlik Hizmeti Başkanı Ermenistan Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmıştır. Aynı gün Ermenistan İçişleri Bakanlığı Novaya Gazeta muhabiri İlya Azar’ın Dağlık Karabağ’a izinsiz girerek Şuşa ve Laçin’den röportajlar yaptığını bildirmiş ve derginin akreditasyonunu iptal etmiştir.
İkinci Karabağ Savaşı ve Türkiye
Türkiye – “Ermeni halkını, kendilerini felakete sürükleyen hükümetlerine ve onlarla bir kukla misali oynayanlara itiraz etmeye, geleceklerine sahip çıkmaya davet ediyorum. İşgale ve zulme karşı verdikleri mücadelede tüm dünyayı Azerbaycan’ın yanında olmaya davet ediyorum. 30 yıla yakın bir süreden beridir meseleye kayıtsızlık sergileyen AGİT Minsk Grubu’nun eşbaşkanı olan ülkeleri çözüm üretmekten ne yazık ki çok uzaklar. Ermenistan bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha göstermiştir. Türk milleti her zaman olduğu gibi bugün de tüm imkanlarıyla Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanındadır.” – Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında bunları vurgulamıştır.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet ve Kalkınma Partisi Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçiliği’ni ziyaret etmişler. Ziyaretçiler Azerbaycan’ın Türkiye Büyükelçisi Hazar İbrahim’le görüşmüşler. Bakan, Büyükelçilik’te yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Bu sorunun çok basit bir çözümü var. Bunun için Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmalıdır.”
Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar, ülkesinin Azerbaycan’ın yanında olduğunu ifade etmiş ve Ermenistan’ın tutumunun Kafkasya’da barış ve istikrarın önünde en büyük engel olduğunu vurgulamıştır.
Kardeş Türkiye Cumhuriyeti Vatan Savaşı’nda Azerbaycan’ın yanında olduğunu net bir şekilde, hem sözde, hem de pratikte göstermiştir.
İkinci Karabağ Savaşı ve Azerbaycan Diasporası
6 Ekim’de Türkiye’nin İstanbul ve Konya kentlerinde Azerbaycan’a destek mitingleri düzenlenmiştir. 6 Ekim’de Kanada’nın Calgary kentinde Azerbaycan’a destek amaçlı dayanışma yürüyüşü yapılmıştır.
8 Ekim’de Eskişehirspor Stadyumu’nda gerçekleşen eyleme Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ve diğer sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve üyeleri katılmışlardır.
11 Ekim’de Gürcistan’ın Marneuli ilçesinde bağımsız Azerbaycan devletine destek amaçlı kalabalık bir miting yapılmıştır.
13 Ekim’de İtalya’nın Milano kentinde Ermenistan’ın işgal politikasını protesto etmek ve bağımsız Azerbaycan devletini desteklemek amaçlı eylem gerçekleştirilmiştir.
İsrail’in Petah Tikva kentindeki Azerbaycan diasporası Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin Azerbaycan’a karşı uyguladığı işgalci, saldırgan ve terörist politikayı protesto etmek amacıyla eylem gerçekleştirmiştir.
Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin Gence’ye tekrar füze saldırısı yapması sonucunda sivillerin ve o sıradan küçük çocukların ölümünü ve sivil hedeflere büyük hasar verilmesini protesto etmek amacıyla 17 Ekim’de Almanya Azerbaycanlıları Birliği’nin önayak olmasıyla Berlin’de 10 binin üzerinde Azerbaycanlının katılımıyla eylem gerçekleştirilmiştir.
18 Ekim’de Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü dolayısıyla ABD’nin Illinois eyaletinin Chicago Kent Belediyesi önünde Azerbaycan Milli Marşı eşliğinde Azerbaycan bayrağı göndere çekilmiştir. 18 Ekim’de Kanada’nın Toronto kentinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlama mücadelesini destekleme amacıyla dayanışma yürüyüşü düzenlenmiştir.
21 Ekim’de Polonya’nın Wroclaw kentindeki Azerbaycanlı azınlığın girişimleriyle Wroclaw Kent Belediyesi önünde izinli protesto eylemi gerçekleştirilmiştir.
26 Ekim’de ABD’nin Miami, Minneapolis, San Francisco ve Salt Lake City kentlerinde protesto eylemleri yapılmıştır.
26 Ekim’de İsveç Azerbaycanlılar Birliği’nin önayak olmasıyla Ermenistan’ın Gence’de gerçekleştirdiği terör eylemini protesto amacıyla Stockholm kentinin merkezi T-Central’dan (Ahlens) başlayan sessiz yürüyüş eylemi gerçekleştirilmiştir.
27 Ekim’de Londra’da ikamet eden Azerbaycanlılar Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’un ofisi önünde izinli eylem gerçekleştirmişlerdir.
29 Ekim’de ABD’nin Texas eyaletinin Houston kentinde ikamet eden Azerbaycanlılar Ermenistan ordusunun Azerbaycan’ın Berde ve Gence kentlerinde ve diğer yerleşim birimlerinde gerçekleştirdiği terör eylemlerini dünya kamuoyuna duyurmak amacıyla Houston Kent Belediyesi önünde izinli protesto eylemi yapmışlardır.
30 Ekim’de İtalya’da ikamet eden ve eğitim alan Azerbaycanlı ve Türk azınlığın temsilcileri Venedik kentinde Ermenistan ordusunun Gence ve Berde’de gerçekleştirdiği terör eylemlerini, sivillerin ve o sıradan küçük çocuklarla kadınların öldürülmesini yaşadıkları ülkenin kamuoyuna duyurmak amacıyla eylem gerçekleştirmişlerdir.
Ermeni Faşizminin Yenilgisi ve Yeni Bölgesel Realiteler
Eski savaşlarda “yanmış toprak” diye ifade edilen bir taktik bulunuyordu. İşgalci ordu geri çekilmek zorunda kaldığı zaman her şeyi yakıp yıkıyor ya da yağmalayıp götürüyor, götüremediklerini ise ateşe veriyordu. Bu taktik aynı zamanda o toprakların gerçek sahiplerinin, yerli halkın bir daha oraya yerleşememesi için yapılırdı. 1977 tarihli Cenevre Konvansiyonu’nun 1 numaralı protokolünün 54. Maddesi “Yanmış toprak” taktiğini yasaklamış ve bunu savaş suçu saymıştır. Ermeniler 21. Yüzyılda uygar dünyanın gözü önünde ilkel dönemlere özgü bu taktiği kullanmaktadırlar. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın da ifade etmiş olduğu gibi, bu yerlerden sanki vahşi bir kabile gelip geçmiştir. İşgalden kurtarılan kent ve köylerimizde çekilen videolar içimizi sızlatmaktadır. Vahşi düşman taş üzerinde taş bırakmamış, her yeri harabeye dönüştürmüştür. Ağaçlar kesilmiş, ormanlar mahv edilmiş ve yakılmış, topraklar kullanılamaz duruma getirilmiştir. Fuzuli, Cebrail, Zengilan, Gubadlı kentleri çölü andırmaktadır. Ağdam sanki ruhlar kentine dönüşmüştür, Hiroşima bile nükleer bombayla böylesine yıkılmış değildi. Ermenstan’ın savaş suçları bununla da bitmiyor. Gence’ye iki defa balistik füze atıldı, Berde misket bombalarıyla ateşe maruz bırakıldı. Terter’e, Ağdam’a, Goranboy’a atılan mermilerin sayısı bilinmemektedir. Yüz kadar sivil, bu arada çocuklar, kadınlar ve yaşlılar Ermeni faşizminin kurbanına dönüştü, binlerce ev, yerleşim alanı, altyapı binası mahv edildi.
Ermenilerin faşist yüzünü tüm dünyanın görmesi önemlidir. Herkes, Azerbaycan’ın ne kadar vahşi bir düşmanla karşı karşıya olduğunu görmelidir. Herkes, Azerbaycan’ın yalnızca işgalci bir orduyu değil, aynı zamanda tüm insanlık için tehlike kaynağı olan Ermeni faşizmini mahv ettiğini görmelidir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın buyruğu üzerine Azerbaycan’daki diplomatik kurumların temsilcilerinin işgalden kurtarılan bölgelere seyahatleri düzenlenmekte, diplomatlar Ermenilerin eseri olan vahşeti kendi gözleriyle görmektedirler. Bu yıkıntılar teker teker kayıt altına alınacak, belgelendirilecek ve uluslararası mahkemeye takdim edilecektir. Ermeni faşizminin temsilcilerinin bu adalet mahkemesinden kaçamayacaklarını umuyoruz.
Düşman, bu yıkıntıların ardından Azerbaycan halkının bir daha o yerlere dönmeyeceğini sanıyordu. Yanılıyorlar. Azerbaycan halkı 30 yıldan beridir topraklarına kavuşma arzusuyla yaşamakta, Karabağ’la nefes almaktadır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı işgalden kurtarılan Fuzuli ve Ağdam kentlerini ziyareti sırasında Karabağ’la ilgili gelecek planlarını da açıklamıştır. Tüm kent ve köylerin ana plan doğrultusunda yeniden yapılacağını ifade etmiştir. Yurttaşların kendi evlerine dönmeleri için devlet tarafından her türlü desteğin verileceğini söylemiştir. Fuzuli’den Şuşa’ya uzanan yolun yapımına, Sukavuşan ve Talış köylerine götüren tarihi yolların yeniden yapımına artık başlanmıştır. İkinci Karabağ Savaşı bölgede yeni realiteler doğurmuştur. Başının üzerinden zaman zaman fırtınalar geçmiş olan güzel Karabağ’ımız geleceğe ümitle bakmaktadır. Şuşa, Ağdam camilerinde 27 yıl aradan sonra yine ezan sesleri işitilmekte, Karabağ Şikestesi Karabağ toprağında yeniden seslenmektedir. O topraklara 30 yıl aradan sonra hayat gelmekte, o topraklar için yeni bir dönem başlamaktadır…
Vatan Savaşı’nın başarıyla sonlanması bölgede güç dengesini değiştirdi, yeni realiteler doğurdu. Şimdi biz yalnız değiliz. Kardeş Türkiye artık bizim yanımızda, siyaset masasındadır. Karabağ’da ateşkesi Türk askeri de denetleyecektir. Ankara’dan en üst düzey mesajlar gelmeye devam ediyor: Biz Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğiz. Bu siyasi ve manevi destek bizim gücümüze güç katmakta, Ermenistan’ın destekçilerini müdahaleden kaçındırmaktadır. Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının birbirlerine “Kardeşim” şeklinde seslenmeleri, ayyıldızlı bayraklarımızın yan yana dalgalanması dostlarımız için gurur, düşmanlarımız için gözdağıdır. 30 yıldan beri süregelen status quo bugün artık yok. Karabağ’ın statüsü konusu gündemden kalkmıştır. Bunun yerine Karabağ’ın yıkılmış kentlerinin ve köylerinin yeniden yapılandırılması programı uygulamaya konmuştur.
Yeryüzünde çok sayıda çatışma ve savaşın tarihine dikkat edersek, son noktayı hep güçlü olan tarafın koyduğunu görürüz. Azerbaycan halkının Karabağ için verdiği 44 günlük Vatan Savaşı bunun en yeni örneğidir. Geride kalan 17 yılda güçlendik, düşmanın kafasını demir yumrukla ezdik. Otuz yıl süren işgale, adaletsizliğe 44 günde son verildi.